Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, bakanlığa bağlı okullarda çocuk ve gençlerde akran zorbalığını önlemeye yönelik farkındalık kazandırmak için gerçekleştirilen “Akran Zorbalığını Önlemede Bütüncül Okul Yaklaşımı” konulu çalıştaya katıldı. Öğretmen atamalarına ilişkin açıklamalarda bulundu.
Okul öncesi eğitime önem verdiklerini not düşen Özer, “O çocuğun okula ailesinden taşıdığı kültürel ve sosyal sermayesinin etkisini minimize edebilmek için Bakanlık olarak okul öncesi seferberliğini uygulamaya soktuk. Çünkü biliyoruz ki okul öncesi eğitime erişenlerle erişmeyenler arasında çok ciddi bir fark var” dedi.
‘PROBLEM OKUL ÖNCESİNDE’
Bakan Özer, akran zorbalığında sebebin bütüncül olarak okulun kendisinde aranmasının hata olduğunu belirterek, “Hemen biz odaklanıyoruz, demek ki lisede bir problem var. Hayır, lisede problem yok. Problem, okul öncesinde. Eğitimin toplumdan bağlantılarını kopartıp yalıtık bir şekilde değerlendirme imkanına sahip değiliz. Eğer böyle yaparsak, sadece okula bütüncül olarak yaklaşırsak hata yaparız. Okul öncesinde, okulun dışındaki parametreleri de dikkate alan sosyal politikalarla desteklediğiniz zaman hem akademik başarı hem akran zorbalığı hem de şiddetle ilgili mesafeler alabilme imkanına sahibiz” diye konuştu.
‘GÖRÜNÜRLÜĞÜN ARTMASI OKULLARDA AKRAN ZORBALIĞI OLDUĞU ANLAMINA GELMİYOR’
Özer, şöyle devam etti:
“Son zamanlarda akran zorbalığı ile ilgili basında, medyada görünürlük artmaya başladı. Görünürlüğün artması, eğitim sistemimizde okullarımızda yaygın bir akran zorbalığı olduğu anlamına gelmiyor. Böyle bir şey yok. Bizim eğitim sistemimiz devasa bile eğitim sistemi. Tekil olayları art arda verdiğiniz zaman, zihinde ‘Bu sanki yaygın bir davranış’ gibi bir algılama var. Bir de biz genelde kötü şeyleri haber yapmaktan mutlu oluyoruz. İyi şeyleri, başarıları görünür kılıp, toplumu bu başarıları görmesini sağlayarak artması noktasında motivasyonu kısıyoruz. Ondan sonra da ‘Niye bunlar var’ diye şikayet ediyoruz.”
Akran zorbalığının tek bir sorun halinde görülmemesi gerektiğini söyleyen Özer, okulların güvenliğinin sağlanmasının önemine dikkati çekerek, “Yaptığımız ve yapacağımız tüm projelerde okulu etkileyen, direkt okulda hissedilecek politikalara ağırlık veriyoruz. Amacımız sağlıklı, güvenli bir okul iklimini inşa edilmek. Eğer bir sağlıklı ve güvenli bir okulu iklimini inşa edebilirsek o ortamda öğrenme maksimum verimlilikte gerçekleşebilir. Onun için sürekli okulu güçlendirecek, destekleyecek, ayakları üzerinde duracak mekanizmaları inşa etmeye çalışıyoruz. Akran zorbalığı oradaki yaşantının bir parçası sadece. Eğer biz bu iklimi güçlendirirsek çok daha sağlıklı eğitim sistemimiz olacak” ifadelerini kullandı.
‘OKULDA ŞİDDET VAR DİYORSAK EVDE ŞİDDET VAR DEMEKTİR’
Okullarda müfredatın değiştirilmesine yönelik tartışmalara değinen Özer, şunları aktardı:
“Türkiye’de hep tartışma var, ‘müfredatı değiştirerek değerlerin inşa edilmesi’ ile ilgili. Doğru değil. Bir değer davranışlar dönüştüğü zaman üreticidir, okutulduğu zaman değil tek başına. Yani öğretmenin okulu idaresinin orada yaşayan yetişkinlerin değerlere saygılı bir ortamda sürekli var olmalarını sağlarsak o zaman müfredat bir anlam ifade eder. ‘Okulda şiddet var’ diyorsak evde şiddet var demektir, toplumda şiddet var demektir. Bu da çok iddialı bir şey olur. Asıl olan şey koruyucu önlemdir. Ortaya çıkabilmesini engelleyecek mekanizmaları sistemin içerisine enjekte de bilmektir.”
Bakan Özer, yalnızca öğrencinin öğretmene değil, öğretmenin de öğrenciye zorbalık yapmadığı bir okul iklimi inşa etmeleri gerektiğini anlattı.
‘AİLEYİ KAYBEDERSEK TOPLUMU KAYBEDERİZ’
Özer, dijitalleşmenin artmasıyla aile bağlarının azaldığını kaydederek, “Günümüzün en büyük problemlerinden bir tanesi de dijital dönüşüm. Her şey sayısallaşıyor, dijitalleşiyor ve dijital içerik üretme egemenliğin ayrılmaz parçası haline geliyor. Tüm dünyada, sadece bizim ülkemizde değil dijital dönüşüm çocukların davranışlarını da dönüştürmeye başladı. Bilgisayar başındaki online geçirilen zaman her geçen gün artmaya başladı. Ailedeki iletişim kanalları kopmaya başladı. Aile bir topumun temel yapı taşı. Eğer aile güçlü olmazsa ve dış saldırılara karşı farkındalık düzeyini artırmazsak, aileyi kaybederiz. Aileyi kaybedersek toplumu kaybederiz” açıklamasında bulundu.
Aile Okulu Projesi’nde 1 milyon 147 bin 555 aileye ulaştıklarını bildiren Özer, akran zorbalığında sorumluluğun ailelere ve eğitim yöneticilerine düştüğünü dile getirdi.
‘2023 ATAMASINDA HER OKULA EN AZ BİR REHBER ÖĞRETMEN’
2023 yılında yapılacak öğretmen atamalarına ilişkin de konuşan Özer, şunları aktardı:
“Her atamada öncelik verdiğiniz alanlarımız var. Mesela 2022’de okul öncesi eğitime çok büyük ağırlık verdik. Son 20 bin atamanın 7 bin 503’ünü okul öncesi öğretmenlerle. Çünkü öyle politikamız var. Sahada sayıyı artırıyoruz, o zaman öğretmen de istihdam etmemiz lazım. 25 milyon vatandaşımıza bağımlılıkla ilgili farkındalık, önleyici, davranış paterni üretecek destekleyici mekanizmalarla ilgili eğitimi uygulamaya başladık. Şimdi bu ihtiyaçlar hep rehber öğretmene ihtiyacını da beraberinde getiriyor. Onun için 2023 öğretmen atamasında rehber öğretmenlerimizi her okulda en az bir tane rehber öğretmen olacak şekilde öncelik vermeyi planlıyoruz.”