Özgür Özel: Kendi İktidarı İçin Anayasayı Ayaklar Altına Almaktan Çekinmeyen Biriyle Anayasa Yapmayız.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Silivri Cezaevinde Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in duruşmasına katıldı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile görüştü. Cezaevi çıkışında açıklamalarda bulunan Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, “Öncelikle şunu söylemek isterim. Ekrem Başkanımızın Özel Kalem Müdürü Değerli arkadaşımız Kadriye Hanım’ı bir kez daha sabahın köründe, oğlu ile birlikte yaşadığı konutundan gelip gözaltı yapıyorlar. Kadriye Hanım daha önce gözaltına alındı ve dört gün kaldı. Artık emniyette verecek bir ifadesi yok. Usül böyle, kural böyle. Bu davadan artık savcıya ifade verebilir. Onun için de savcılığa çağrıldığında gidecek zaten. Bakın bırakmışsınız, kaçmamış. İşinin başında. Çağırsa savcı, ‘Şunu da soracağım’ dese sorar. Öyle olması lazım. Daha önce gözaltına alınmış, emniyet sorgusu yapılmış, savcılığa gelmiş. Bütün Türkiye’de hukuk fakültelerinden aldıkları diplomaları ile mesleklerini yapan birçok sayın savcı, şu anda serbest olan kişilere yeni bir şey soracaksa çağırıp soruyor.” dedi.
“ÜÇ AYDIR YALANLAYAMIYORLAR”
“Şunu bir kez daha ısrarla hatırlatmak istiyorum. Bakın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı yalanlasın beni. Açık açık Akın Gürlek, yalanla. Üç haftadır söylüyorum yalanlayamıyorsun. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden ‘Şu ihale dosyalarını bir yolla’ diyorsunuz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi hepsini birden yolluyor. ‘Dur ya bu çok, 2019 öncesini istemiyorum.’ Niye istemiyorsun sen? Sen adalet mi arıyorsun? Yoksa bulduğun kişiye suç mu arıyorsun, içeri attığın kişiye suç mu arıyorsun? 2019 öncesinde yolsuzluk görse, görmeyecekmiş. Baksa, bakmayacakmış. Ya sen Cumhuriyet’in savcısı mısın, AK Parti’nin savcısı mısın? Niye bakmıyorsun? Sonra ‘Şu şirketleri getir, bunu getirme.’ Aynı ihalede. Niye? ‘Getirme’ dedikleri AK Parti’ye yakın ve AK Parti’den de iş alan, koruyup kolladıkları şirketler. ‘Getir’ dediklerinde de öylesi var. AK Parti’ye yakınken gelip buralarda ihaleye girmiş diye. Acaba. Onları da sorguluyor. Ama bakanlıklarda duran, AK Parti’ye yakın ‘Şu şirketleri istemiyorum, bunu istiyorum.’ Niye? ‘CHP’li, İYİ Partili, DEM Partili, MHP’li ve -MHP’de ilişemezsin de- görüşlü olan müteahhit yolsuzluk yaptıysa yakalayayım, AK Parti yaptıysa yakalamayayım.’ Senin yeminin nerede, vicdanın nerede, insafın nerede? Belli bir yıldan sonrasına. Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarımıza suç bulabilmek için tane tane tane bakıyor. Açıkça söylüyorum. Belediyelerin nasıl denetleneceği belli. Sayıştay denetliyor, mülkiye müfettişleri denetliyor, iç denetçiler denetliyor. Suç bulursa, suç duyurusunda bulunuyor. Bulunduğu suç duyurusuna göre savcılık harekete geçiyor. Suç varsa soruşturma, iddianame, kabul edilirse kovuşturma. Bitti. Senin işin bu. Ama koskoca İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı şu anda ne yapıyor? İBB denetimi. Denetlenmiş dosyaları suç bulabilmek umuduyla yeniden denetliyor. Senin işin bulunmuş suçun üstüne gitmek. Sayıştay bakmış ‘Bir şey yok’ demiş. Sayıştay bakmış ‘Bir dosyada bir şey var’ demiş. Ne demiş? Dijital Deney Müzesi’nde. Bak orada senin işlem yapman lazım. Yaptın mı? Yaptın. Ne yaptın? Sayıştay kusur bulunca Ekrem Bey iç denetçi görevlendirip de Dijital Deneyim Müzesi’nde hatalar bulup, kusurlar bulup, bununla ilgili gereğini yaptığı dosyada, gereğini yaptığı kişiye itirafçılık imkanı tanıyor. Anladık mı? Ben Akın Gürlek’ten iki satırlık bir açıklama bekliyorum. ‘Biz İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden dosya istedik, tarih vermedik. Tarih vermeyince hepsi geldi, 2019 öncesini geri yollamadık’ diye açıklama yapsın. Bütün vatandaşlarımıza, vicdanlarına suç duyurusunda bulunuyorum. Partizanlık yapıyorlar, sadece CHP dönemine bakıyorlar. Hırsızlık, yolsuzluk AK Parti döneminde ise bakmıyorlar.”
Genel Başkan Özgür Özel, sivil Anayasa ve azınlık tartışmaları hakkındaki soruyu şöyle yanıtladı:
“Soruyu sahiplenmeden söylüyorum. Çünkü Kürtler azınlık değil, Aleviler azınlık değil. Azınlıklar Anayasal bir tanım ve o kanun çıktığında kimler azınlık sayıldıysa, azınlıklar onlar. Ama şunu söylemek isterim: Anayasa’ya uymayan biriyle, Anayasa’yı tanımayan biriyle, kendi iktidarı için Anayasa’yı ayaklar altına almaktan çekinmeyen biriyle, bekar, gencecik, yalnız bir annenin bebeğinin gözünün yaşına bakmayan biriyle, acıması olmayan biriyle, müzakere edilemeyen biriyle, yani oturup da şu arkada yarattığı hukuksuzluğu içine sindirebilen biriyle, Vera’yı üç yıldır babasız tutan biriyle, kendisinin annesine edilen küfrü elleriyle silmiş Osman Kavala’yı hala daha ‘Anneme küfür yazdı’ diye Ahmet Hakan’ın köşesinde yalanlandığı halde aylar önce, yıllar önce şahidi akademisyenler söylediği halde, sırf kendi iktidarını uzatmak için burada insanları tutan biriyle, siz diyorsunuz ki ‘Demokratik bir Anayasa yapar mısınız?’ Bakın onu seçenlerle yaparım. Geçmişte bir hata yapmış Erdoğan’ı seçmiş. Gelecekte o insanlarla Türkiye’nin en demokratik Anayasasını, en sivil Anayasasını yaparım. Dezavantajlı grupları kayıran Anayasa da yaparım. Hepimiz yaparız bunu. Biz sivil bir Anayasa istiyoruz, biz herkesin tam eşit olduğu bir Anayasa istiyoruz. O Anayasa’ya uygun kanunlar olsun, o kanunlar herkese eşit uygulansın istiyoruz. Kimse geride kalmasını istiyoruz. Ben geride İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin üç kez üst üste Tayyip Erdoğan’ın adaylarını yenmiş ve Cumhurbaşkanı Adayımı geride bırakacağım, sonra gideceğim Tayyip Erdoğan’a. Arkadaşlarım buradayken ne konuştuk? Can Atalay, seçilmiş milletvekili buradayken ne konuştuk? Anayasa Mahkemesi kararları varken ne konuşacağım? AİHM kararları varken ben bunlarla ne konuşacağım? Önce bir Anayasa’ya uyusunlar. Ben 31 Mart’ta seçimi kazandım, Mayıs ayının 6’sı mıydı neydi, Sayın Erdoğan’la görüştük. Dedim ki ‘Bu zehirli dilden Türkiye’yi kurtaralım. Birbirimize bağırmakla çağırmakla, emeklinin de karnı doymuyor, asgari ücret de artmıyor, insanların demokratik talepleri de olmuyor, cezaevleri de boşalmıyor. Gelin hukuka ve Anayasa’ya uyalım.’ Yanımdaydı Namık Bey, satır satır not tuttu. Tarihin önünde utanacak değil, övünülecek bir görüşme yaptık orada. Bizim açımızdan. O gün dediklerimizi söyleseler, bugün yaşanan bunca olumsuzluğun hiçbirisi yaşanmayacak. Ne bu kadar yoksulluk, ne bu kadar haksızlık, ne bu kadar adaletsizlik. Ama neyi tercih ettiler? Kavgayı tercih ettiler, zulmü tercih ettiler. İstanbul İl Başkanlığı’nın önündeydik beraber. Ne dedim o gün? Bu yaptıklarını sordunuz. ‘Savaş ilanı kabul ediyorum’ dedim. ‘Siz ne yapacaksınız?’ ‘Savaş ilan edilmiş bir parti ne yaparsa onu yapacağım, mücadele edeceğim’ dedim. Mücadele ediyorum arkadaşlar, mücadele ediyoruz hep beraber. Mücadele edeceğiz. Bunlarla müzakere edilmez, bu kadar vicdansız, acımasız, hukuk tanımayan adamlarla neyini müzakere edeceğim? Önce bir normal, böyle bir müzakere edilebilir bir zemine getirsinler bakalım Türkiye’yi. Bütün Anayasa Mahkemesi kararlarına uysun, AİHM kararlarına uysun. Desin ki ‘Ben tamamım.’ Ben de tamamım o zaman. Oturalım bir bakalım ne yapabiliriz diye. Bir Anayasa çiğnemenin müeyyidesini konuşmak lazım ilk önce bu ülkede. Anayasa’ya ilk onu yazmak lazım, böyle alnına. Anayasa’ya uymayana ne müeyyide yapılacak? Çünkü bu müeyyidesizlik şımarttı bunları bu kadar.”