Usta oyuncu Ayla Algan son yolculuğuna uğurlandı.
Sanatçının ilk töreni, Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde düzenlendi. Ayla Algan’ın dostları ve öğrencilerinin katıldığı bu törende, Polonya’daki Sopot Festivali’nde yaşanan anılara da yer verildi.

“Tören başlamadan önce büyük bir gürültü koptu. Bir arkadaşımız demir profile takılıp düşmüş. O anda hatırladım. Ayla’nın üstüne dekor düşmüştü. Ayla’nın şu sözünü hatırlıyorum: Önemli değil canım, tiyatroda olur böyle şeyler.
Olağanüstü oyunculardandı. Sonsuz bir arayış, sonsuz bir yeni bir şey öğrenme istediği, bir şeyi tamamlama konusunda daimi bir kaygı… Ayla her şeyden heyecanlanabilen, her yeni ile yeniden düşünmeye başlayan, parçayı bütün olarak görenlerden biriydi. Çok acı artık onunla konuşamayacak olmak.
Çok saçma şeyler yapıyoruz. Macit ile otururken ‘Ayla’ya gidelim dedik’ bir türlü yapmadık. Sonra burada ağlıyoruz. Bu da bize özel bir şey galiba. Bir oyuncuyu, bir arkadaşı, bir dostu, anaç bir enerjiyi kaybettik. Sadece başımız sağ olsun demek yetersiz olacak. O yüzden susuyorum.”

“Ben onu gülerek, severek, ona hayran büyüdüm. Aliye abla tam bir sanatçıydı. Bana ölümden korkmamayı Ayla Abla öğretti. Ölüm bir uyku bak Shakespeare’e kaç yıl öncesinden derdi. Sonra büyüdük, arkadaş olduk. Kadınca konuları konuşmaya başladı. İnsanın iyi bir oyuncu olmayı için egolarını yok etmesi gerektiğini söylerdi. Ben de yok ettim.”
“O kadar çok soru sormayı öğretti ki.. O benim hem hocam oldu, hem ablam oldu. O kadar güzel sesi vardı ki… O kadar iyi bir insandı ki… Saf insandı. Nurlarda uyusun. Ödülleri çok umursamazdı, bana da ‘umursama’ derdi. Bunlar bizi şımartabilir, egomuzu büyütebilir derdi. Ben de ortaya koymam ödüllerimi… O kadar çok şey öğrendim ki ondan. Seni çok çok özleyeceğim. Başım sıkışınca kime telefon edeceğim ben? Canım benim!”
“Ben annemi hep paylaşmak zorunda kaldım. Almanya’daki işçilerle, çocuklarla… Onlar da Türk tiyatrosunu öğrensinler derdi. Çok erken büyümek zorunda kaldım. 5 yaşında kendi başıma uçakla seyahat ediyordum. Hastanede hasta yatarken annem yanımda olurdu. Biri gelip anneme selam verdiğinde annem onlarla ilgilenmekten beni unuturdu…”

” Kolay tarafları da vardı, zor tarafları da. Sahne onun eviydi. Evliliği de tiyatro gibiydi. Yataktan kalktım. Zangır zangır titriyor.. Deprem oluyor herhalde diye düşündüm. Aşağıya indim annemle babam tiyatro kavgası yapıyorlar. Gündelik hayatı bile böyle yaşardı. En kötü kokan yere bile gül gibi kokuyor derdi. Ben de öğrendim büyüdükçe. Öğrenmek zorunda kalıyorsun… ”
“Çok güzel bir yılbaşı geçirdik. İyi ki de geçirdik. Çok hızlı gitti. Belki de böyle olması gerekiyordu. Doktorlarla konuşmasını duysanız. Kendisini yatakta görmek olmazdı. Onun için böyle oldu galiba. İnşallah onun yolundan gidebildiğimiz kadar gideriz. İnşallah onun aktarıcısı olabiliriz. Başımız sağ olsun. Anneciğim… Onların sesini duyabiliyorum şuan annem, babam ve Muhsin Hoca çoktan tiyatro kavgasına başlamışlardır…”


“Bugün sadece Ayla Algan’ı değil, Muhsin Ertuğrul’un çocuğunu uğurluyoruz. Kendisi ile 1982 yılında tanışmıştım.
15 dakika konuştum, hayatımı değiştirdi o konuşma benim. Üniversitede hocalık yaptığımda öğrencime ‘Benim dersimden istediğin kadar kaç, Ayla Algan’a git’ dedim.
Muhsin Ertuğrul’un çocuğu olmak ne demek? Tiyatronun ışığını yansıtabilmek demek… Ben öğrencilerine şunu söylemek istiyorum, Ayla Algan’ın yapmak istediklerini yaparak devam edin.
Algan, öğlen vakti Teşvikiye Camisi’nde kılınacak cenaze namazının ardından Aşiyan Mezarlığı’nda toprağa verildi..

Ayla Algan kimdir?
Ayla Algan, 29 Ekim 1937’de İstanbul’da doğdu. Babası Girit göçmeni tüccar Vedat Kasman, annesi ressam Nevzat Kasman’dı. Ailenin tek çocuğu olarak büyüdü ve çocukluğunda piyano, bale ve şan dersleri aldı. Piyano eğitimine 5 yaşında başladı ve lise öğrenimi için Fransa’ya gitmeden önce 11 yıl boyunca bu alanda ilerledi. Ortaokulu İstanbul’daki Notre Dame de Sion’da, liseyi ise Fransa’daki Versay Lisesi’nde tamamladı.
Lise yıllarında tanıştığı Beklan Algan (1933-2010) ile evlendi. Beklan Algan’la birlikte Amerika’da New York Actor Studio Actor’s Repertuary Theatre’s of Broadway’de sahne eğitimi aldı. Türkiye’ye döndükten sonra İstanbul Şehir Tiyatroları’na katıldı ve 1961’de Tarla Kuşu oyununda tiyatro sahnesindeki ilk performansını sergiledi. Aynı yıl Hamlet oyununda Ophelia ve Hamlet karakterlerini canlandırarak dikkatleri üzerine çekti ve “Erkek Hamlet” olarak anıldı.
1965’te İlhan İskender En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü kazandı ancak tiyatronun kolektif doğası gereği ödülü geri çevirdi. 1966’da Şehir Tiyatroları’ndan ayrılarak bir süre LCC Language and Culture Center Tiyatro Okulu’nda tiyatro öğretmenliği yaptı ve buradan birçok değerli oyuncu ve yönetmen yetiştirdi.
Sinema kariyerine de adım atan Algan, 1964’te Karanlıkta Uyananlar filmiyle başladı ve 1966’da Ah Güzel İstanbul ile sinema başrolü deneyimledi.
Paris’te çeşitli projelerde yer alırken, müzikle de ilgilendi ve 1972’de Yunus Emre’nin 650. yıl dönümü için bir albüm hazırladı. Sanatıyla uluslararası alanda da tanınmaya başladı; Bulgaristan’daki Uluslararası Altın Orfe Şarkı Yarışması’nda savaş karşıtı bir şarkıyla ikincilik ödülü kazandı ve “UNICEF Onur Ödülü”ne layık görüldü.
1980’de Berlin’e giderek Schaubühne Tiyatrosu’nda çalıştı ve 1984’te BİLSAK Tiyatro Atölyesi’ni kurdu. Tiyatro eğitimi ve projelerle genç oyuncuların yetişmesine katkı sağladı.
1999-2001 sezonunda Kenan Işık’ın İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda sahnelediği Şeyh Galip’in “Aşk Hastası” oyunuyla performans sergileyerek Şehir Tiyatroları’ndan emekli oldu. Ancak emeklilik sonrası da sanat hayatına devam ederek birçok film ve dizi projesinde yer aldı ve ünlü oyunculara oyuncu koçluğu yaptı.
Son olarak, 2011’de İstanbul Drama Sanat Akademisi Genel Sanat Yönetmenliği ve çeşitli tiyatro eğitim programlarında görev aldı, sanat hayatını ve öğretmenlik kariyerini sürdürdü.














