Ertuğrul Özkök, yılbaşına iki hafta kala, bu ok işareti bizi nereye götürüyor?

Geçen pazartesi akşamüzeri eşim Tansu ile birlikte Münih’in Marienplatz Meydanında dolaşıyoruz.

Ertugrul ozkok yilbasina iki hafta kala habermeydan

Ertuğrul Özkök, yılbaşına iki hafta kala, bu ok işareti bizi nereye götürüyor?

Münih’in en büyük Noel pazarı buraya kuruluyor.

Orta Avrupa’nın bütün Noel Pazarları gibi burası da rengarenk, cıvıl cıvıl.

Her tarafta ev süslemek için kullanılan küçük objelerin satıldığı kulübeler var.

İnsanlar gülüyor.

Her köşeye büyük Noel Baba heykelleri konulmuş.

Çocuklar ona sarılıp fotoğraf çektiriyor.

Vitrinlerde şarkı söyleyen, konuşan geyik maketleri…

Orada anlıyorum ki Noel Avrupa’yı, bütün Hristiyan alemini güzelleştiriyor.

Altüst olmuş şu dünyanın bazı bölgelerine hiç olmazsa bir ay için gülümsemeyi getiriyor.

Bir kitsch cennetine girdiğinizde ne görürsünüz?

Biraz sonra, bir dükkâna giriyoruz.

Eskiden beri içimde bir “Kitsch” sempatizanı yatar.

Zevksiz de olsa, bazılarına bayağı gibi gelse de “rengarenk objeleri” severim.

O nedenle evimin bir köşesinde, kurulunca Mozart müziği eşliğinde dans eden bir balerin oyuncağı vardır.

Bu oyuncak balerinlerin bazı filmlerde niye korku sahnelerinin efekti olarak kullanılır hiç anlamam o yüzden.

İçinde kar yağan camdan küreler

Bir de içinde kar yağan küçük evler bulunan cam küreler.

Hele hele onların ışıklı ve pil sayesinde hep kar yağdıran düzenekleri olanlar var ya…

İşte onlara doyamam.

Beni hep çocukluğuma götürür o cam küreler.

Evdekini kediler yere düşürmüş ve kırılmıştı. Öyle bir cam küre arıyordum.

Bu defa daha da büyüğünü…

Hristiyan Noel dükkanında Müslüman satıcı ve Müslüman müşteri

Sonunda bir vitrinde gördüm.

Dükkânın içi de tam benlikti…

Tam bir “Kitsch Cenneti” yani…

Tansu’ya bunları anlatırken dükkandaki tek satıcı genç yanımıza geldi…

Veeee…

Türkçe “Hoş geldiniz” dedi…

Buyurun yeni kozmopolit Avrupa’ya hoş geldiniz

O an içimden şu cümle koptu:

“Buyurun…Yeni Avrupa’ya hoş geldiniz…”

Hristiyan Noel kutlaması için hediyelik eşya satan bir dükkandasınız…

Satıcı genç Müslüman Türk bir erkek…

Ve Noel dükkanından eşya satın alan Müslüman bir Türk çift…

Yeni kozmopolit Avrupa’nın güzel bir fotoğrafı…

Peki bizim ne işimiz var bu Noel baba dükkanında?

Tansu’nun ve benim…

Çok basit…

Çünkü ikimiz de çocukluğumuzdan beri yılbaşını mutluluk içinde kutlayan aileler içinde büyüdük…

Ben, ilkokuldan ayrılma matbaa işçisi bir babanın, ilkokula bile gitmeyip, okuma yazmayı kendi kendine öğrenin bir annenin evinde yaşadım bu mutluluğu…

Tansu varlıklı ve öğrenim görmüş bir ailenin içinde…

Biz de kızımız ve torunlarımızla bu geleneği yaşatıyoruz…

Biraz sonra bir kafede aklıma gelen ok işareti

Münih’teki dükkândan çıkıp bir kafeye oturduk.

İşte orada bir ay önceye, Berlin’e döndüm.

Gözümün önüne bir meydan, o meydanda yere çizilmiş metalden, hafif bir kavisle arkadaki harap olmuş kiliseye doğru uzanan ok işareti geldi.

O işaretin, aslında hepimizin yüreğine saplanan gerçek bir ok olduğunu o an öğrendim.

Biraz geriye, 9 yıl öncesine döndüm ve o ok işaretinin bugün ne anlama geldiğine bir kere daha yakından baktım.

Noel gecesinden 8 gün önce bir Noel pazarı

19 Aralık 2016…

Berlin’in Breitscheidplatz Meydanı…

İkinci Dünya Savaşı’nda bombalanıp harabeye dönen “Kaiser Wilhelm Anıt Kilisesinin” önü…

Berlin Noel’i kutlamaya hazırlanıyor.

Noel gecesine 8 gün kalmış…

Şehrin en bilinen Noel pazarlarından biri tam orada kuruluyor.

Pazar yeri tıklım tıklım…

İşte tam o sırada bir kamyon kalabalığın içine dalıyor…

Noel pazarındaki 12 kişi hayatını kaybediyor.

60 kişi yaralanıyor.

Ve bir kıtanın Noel’i zehir oluyor.

Bu olayı İŞİD üstlendi…

9 yıl sonra o meydanda yere çizilen ok işaretini görüyorum

Bu olaydan 9 yıl sonra o meydandaydım.

İlk defa fark ediyorum.

Yerde hafif kavisle yıkık kilisenin kapısına doğru giden bir ok işareti var.

Sanki bizi bir yere doğru götürmek isteyen ilahi bir işaret bu…

Ürkek adımlarla üzerinden yürüyorsunuz.

Ok size kilisenin girişindeki 6 basamağın önüne götürüp, tek başınıza bırakıyor.

O andan itibaren bir iç muhasebe başlıyor.

Altı basamağın üzerindeki 13. isim

Basamakların üzerinde isimler yazılı…

Tek tek okuyorum.

Dr. Christoph PH. Herlich… Alman…

Nada Gizmar… Çek…

Lukas Orban… Polonyalı…

Ve başka isimler…

O terör saldırısında hayatını kaybeden insanların mezar taşları gibi duruyor karşınızda.

Hepsi terörün kurbanı olarak oraya işlenmiş.

Unutulmamaları için…

Saldırıda 12 kişi ölmüştü ama burada 13 isim var…

13. isim, saldırıda yaralanıp, daha sonra kurtarılamayan bir insana aitti.

İŞİD’ci terörist Tunus’taki Arap baharından sonra Almanya’ya gelen bir mülteci
Kamyondaki terörist, Anis Amri isimli bir Tunusluydu.

Saldırıdan sonra Milano’da İtalyan polisi tarafından durduruldu.

Polise silah çekince vurulup öldürüldü.

Bir aralık ayında, 22 Aralık 1992’de Tunus’da doğmuştu.

2011 yılında Arap Baharı’ndan sonra Almanya’ya göç edip yerleşmişti.

İtalya’da mülteci kampını ateşe vermiş
Lampedusa adası üzerinden İtalya’ya gelmişti.

Orada bir mülteci kampını ateşe vermekten tutuklanmış ve hapis yatmıştı.

Berlin’de Friedenau Mahallesi’nde cihatçı kişilerin devam ettiği bir camiye gidiyormuş.

Bir aralık ayında doğdu.

Bir, aralık ayında, Noel Pazarı’nda 13 kişiyi katletti…

Bir başka aralık ayında insanları katletmiş ve öldürülmüştü.

Yıkık kilisenin önündeki ok bizi işte bu katliamdan kalan duygulara götürüyordu.

Fanatik bir nefretin sürdüğü kamyon, tam o okun gösterdiği yoldan Noel’ini kutlamaya hazırlanan insanların üzerine gitmişti.

Bütün dünya aralık ayını güzelleştiriyor

Bence Hristiyanlar Noel, dünyanın öteki inançlarından insanlar da yılbaşı olarak aralık ayını güzelleştiriyor.

Bu ayı dinsel ambalajından çıkarıp, küresel bir duygu ateşkesi haline getiriyorlar.

Ve bu çok güzel bir şey…

Giderek de yayılıyor…

Farkında mısınız, bu yıl Türkiye’nin birçok şehrinin sokakları, vitrinleri, mekanları çok güzel ışıklandırıldı.

Instagram’dan harika paylaşımlar yapılıyor.

Bunlar içimizdeki giderek büyüyen burukluğu ve umutsuzluğu biraz olsun unutturuyor.

Ramazan’da mahya ışıkları çok güzel ama bana yetmiyor

Her aralık bir umut ayıdır.

Gelecek olan yeni bir yıl için güzel temenni günleridir.

Böyle kutlama dönemlerinin kökenleri çoğunlukla, tek tanrılı dinlerin çok öncesine gider.

Çocukluğumdan beri Ramazanları da böyle hayal ederim.

Cami minareleri arasına çekilen mahyaların ışıkları çok güzeldir ama yetmez bana…

Şehirlerimiz, sokaklarımız, camilerimiz ışıl ışıl aydınlatılsın isterim.

Işık, “Nur’dur” çünkü.

İnsanı karanlıktan kurtaran bir dosttur.

Aralık’ta Noel pazarı turları neden bu kadar tutuluyor?

Turizm turları düzenleyen bir arkadaşım söylemişti.

Türkiye’de en kolay sattıkları turlardan biri nehir üzerinde Noel pazarları turlarıymış.

Yanılmayın.

Bu Hristiyanlığa özentilik falan değil.

Bu turlara katılan insanların tamamına yakını Müslüman ve inançlı insanlar.

Onlar yılbaşı ayında o mutluluğu paylaşmak istiyorlar.

Kendi itikatları, kendi inançlarıyla yeni yılı kutluyorlar.

Her yılbaşı “keşke” diyorum keşke biz de…

Keşke diyorum…

Bizim Ramazanlarımız da böyle ışıl ışıl olsa…

Ve başka inançların insanları da Müslümanların huzur ayında bunu paylaşmaya gelse…

Münih’teki Noel Baba dükkanı ve Berlin’de yıkık kilisenin önündeki o hüzünlü ok işareti…

Bize, hepimize, bütün dünyaya gidilecek ve gidilmeyecek yolu gösteriyor…

Bu aynı zamanda kozmopolit bir Avrupa’nın huzur yoludur…

Ne diyordu büyük Fransız düşünürü Edgar Moren?

“Gerçek medeniyetler ancak kozmopolit toplumlarda mümkündür…”

Noel ve Ramazan ayları bu güzel kozmopolit kültürün buluşma günleri haline gelebilir…

İşte bunu hayal ediyorum…

Exit mobile version