Muş’ta, kadınların zorlu yayla mesaisi devam ediyor!

Yaz mevsiminde aileleri ve hayvanlarıyla birlikte Muş'un yaylalarına göç eden kadınların zorlu yayla mesaisi devam ediyor.

mus ta kadinlarin zorlu yayla mesaisi devam ediyor habermeydan

Muş’ta, kadınların zorlu yayla mesaisi devam ediyor!

Yaz mevsiminde aileleri ve hayvanlarıyla birlikte Muş‘un yaylalarına göç eden kadınların zorlu yayla mesaisi devam ediyor.

Güneşten önce uyanan kadınların mesaileri gün doğumu ile başlıyor ve hava kararana kadar devam ediyor. Elektrik ve suyun olmadığı yaylada odun ateşinde yemek pişiriyor, su taşıyor, koyun sağıyor, peynir yapıyor, çamaşır yıkıyor ve çocuklarına bakarken bu zorlu şartlarda gün boyu verdiği mücadele büyük bir emeğe dönüşüyor.

Modern hayatın sunduğu pek çok konfordan uzak elektrik ve su gibi temel ihtiyaçlara erişimin sınırlı olduğu yaylalarda, kadınlar geleneksel yöntemlerle günlük işlerini yapıyor.

Büyük bir dayanıklılık ve emekle günlük yayla işlerini yapan kadınlar, sağdıkları sütleri kilometrelerce uzaktan eşek sırtında taşıyor.

Günde 2 kere olmak üzere toplamda 500 koyun sağan kadınlar, tüm zorluklara rağmen büyük bir kararlılıkla çalışmaya devam ediyorlar. Kadınlardan Besra Demir, “Sabahın ilk ışıkları ile uyanıyoruz. Evdeki işlerimizi yaptıktan sonra peynirimiz yapıyoruz. Günde iki defa koyun sağımını yapıyoruz. Akşam sağdığımız sütleri peynir yapıp sabah mandıraya satıyoruz. Burada peynir, yağ ve yoğurt gibi süt ürünlerini üretiyoruz. İki günde bir ekmek pişiriyoruz. Bu yaylada ikamet eden ailelerin hepsi yakın akraba. İşlerimiz bitince çocuklar oyun oynamaya çıkıyor. Bizlerde yaylada ki kadınlar olarak oturup çay içiyoruz sohbet ediyoruz. Zamanımızı iyi değerlendiriyoruz” dedi.

Yaylanın da kendine göre zorlukları olduğunu söyleyen Demir, eskisi kadar ailelerin artık yaylaya çıkmadığını söyleyerek, “Özelikle yağmur yağdığında zorluklar yaşıyoruz. Çadırların içerisi su ile doluyor. Bazen koyun sağarken yağmur bastırıyor. Sağımı yarıda bırakıyoruz. Yaylanın havası ve suyu insana huzur veriyor. Şehirden uzak keyifli bir hayat geçiriyoruz. Büyükler olarak bizler yaylada olmaktan mutluyuz ama gençler mutlu değil yayla hayatından. Çocukları yaylaya zor getiriyoruz. Yaylada 2 ay kalıyoruz. Daha sonra köye iniyoruz. Köyde de 1 ay kaldıktan sonra Diyarbakır tarafına göç ediyoruz. Kış aylarında bu bölgede hayvan beslemek çok zor. Çok kar yağdığı için çadırda yaşanılmıyor. Yaylada en çok zorlandığımız ise içme suyumuzun uzak olmasıdır. Eşeklerle su taşıyoruz. Suyu olsaydı hayatımız daha kolay olurdu. Hayat şartları tabi ki zor her insan burada yapamaz. Bizler bu yükü taşıyoruz ama bizden sonra ki nesil asla bu yükü taşımaz. Eskiden burası dolu evlerdi. Artık kimse yaylaya gelmiyor. Hayvancılığın zor anları da var kolay anları da var” ifadelerini kullandı.

Exit mobile version