Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Kabine Toplantısı sonrası açıklamalar.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
“TÜRKİYE, SADECE KENDİ SINIRLARINDAN İBARET BİR ÜLKE DEĞİLDİR”
Hep söylediğimiz gibi Türkiye, sadece kendi sınırlarından ibaret bir ülke değildir. Türkiye, Balkanlar’dan Orta Asya’ya, Karadeniz’den Kuzey Afrika’ya, Ege’den Güney Asya’ya kadar çok daha büyük bir coğrafyanın kalbidir. Bu kalp hem bize güç sağlıyor hem de ora ile bağlantılı tüm dostlarımıza, kardeşlerimize umut veriyor. Şayet bir yerde bize ne şuradan, buradan diye bir ifade diye duyarsanız, bilin ki bunu söyleyen ya zır cahildir ya da gönüllü veya görevli bir beşinci bir kol elemanıdır.
Bizim sömürgemiz yok, hiç olmadı. Bizim karşılıksız gelir getirecek kaynaklarımız yok, hiç olmadı. Bizim bunların üzerine kurulu bir siyasi ve ekonomik düzenimiz yok, hiç olmadı. Peki, bizim neyimiz var? Binlerce yıllık devlet tecrübemiz var. İnsanlığı kendimize hayran bırakacak millî hasletlerimiz var. Alın teri ve azimle çalışma vasfımız var. Milletçe asırlara sari varlığımızın hiçbir döneminde dikensiz bir gül bahçesinde yürümedik. Sahip olduğumuz her şeyi dişimiz ve tırnağımızla kazıyarak gerektiğinde canımız ve kanımızla yoğurarak kazandık.
“TERÖRLE MÜCADELEYİ SINIRLARIMIZ İÇİNDE VE DIŞINDA KARARLILIKLA DEVAM ETTİRİYORUZ”
Bir diğer gündem konumuz terördür. Terörle mücadeleyi, sınırlarımız içinde ve dışında, önümüze çıkan engellere aldırmadan kararlılıkla devam ettiriyoruz. Irak sınırlarımızı güven altına alacak çemberi tamamlamak üzereyiz. İnşallah bu yaz Irak sınırlarımızla ilgili meseleyi kalıcı olarak çözüme kavuşturmuş olacağız.
Suriye sınırlarımız boyunca 30-40 kilometre derinliğinde bir güvenlik koridoru oluşturma irademiz bakidir. Daha önceki harekâtlarımızla bir kısmını zaten tesis ettiğimiz bu koridordaki boşlukları yeni adımlarla doldurmakta kararlıyız. Bölgedeki herkesi kendilerine de açıkça söylediğimiz bu güvenlik stratejimize saygılı olmaya davet ediyoruz. Aksi takdirde ortaya çıkacak gerilimlerin sebebi kendileri olacaktır. Türkiye’yi güney sınırları boyunca kuracağı bir teröristanla dize getireceğini düşünenlere yeni kâbuslar yaşatacak hazırlıklarımız var. Ülkemizin ve milletimizin terörle mücadele hususundaki kararlığını hâlâ anlayamamış olanlara bu gerçeği kabul ettirene kadar şartları zorlamaktan geri durmayacağız. Bu hususta savunma sanayimizde yaptıklarımızın ihracat boyutunu biraz sonra sizlerle paylaşacağız.
Aynı şekilde gündemimizin öncelik sıralamasında en üst sıralarda yer alan ekonomiyle ilgili değerlendirmelerimizi de birazdan aktaracağız.
“TÜRKİYE, FİLİSTİN İÇİN ELİNDEN GELENİ YAPMAKTADIR”
Özgürlüğümüzü bu şekilde elde ettik. Geleceğe güvenle bakabilmemizi sağlayan öz güvenimizi yine bu şekilde inşa ettik. Şimdi önümüzde çözüm bekleyen üç beş mesele var diye bu muhteşem mirasa sırtımızı mı döneceğiz? Birkaç yıl sabredeceğiz diye sahip olduklarımızdan vaz mı geçeceğiz? Daha çok mücadele etmemiz gerekiyor diye diz çökmemizi bekleyen emperyalistlere ve araçlarına teslim mi olacağız? Hayır, asla. Türk milleti en zor şartlarda bile istiklaline sahip çıkmış, en meşakkatli yolları aşmış, en ihtimal verilmeyen zaferleri kazanmış özellikli bir millettir. Bugün de öyle yapacağız. İşte etrafımızda yaşananları görüyorsunuz. Azerbaycanlı kardeşlerimizin uzun bir mücadelenin ardından hem işgal edilen topraklarını hem Karabağ’ı nasıl özgür hâle getirdiklerini hep beraber şahit olduk. Kuzeyimizdeki Rusya Ukrayna Savaşını tahrikler ve zafiyetler zincirinin sonucu olarak nasıl başladığını, bugüne nasıl geldiğini ve nereye gittiğini hep birlikte takip ediyoruz. Suriye’nin gözlerimizin önünde nasıl parçalanmaya çalışıldığını, hangi sinsi niyetlerin sahası hâline getirildiğini gayet iyi biliyoruz. İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü katliama kimlerin yol verdiği, destek sağladığı, seyirci kaldığı, hatta içten içe sevindiği açıkça ortadadır. Türkiye olarak diplomatik girişimlerimizle, insani yardımlarımızla, samimi haykırışlarımızla Gazzeli kardeşlerimize destek olmaya çalışıyoruz.
Şunu çok açık ve net ifade etmek isterim ki: Türkiye Gazze ve Filistin için elinden geleni yapmaktadır, yapmaya da devam edecektir. Ancak sorunun çözümü uluslararası düzeyde etkin ve kararlı bir anlayış birliğinin sağlanmasından geçiyor. Bilhassa İslam âleminin tıpkı bir duvarın tuğlaları gibi yekvücut olmasına her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuluyor. Bu vahşete engel olması gereken uluslararası kurumların nasıl felç edildiğini, vahşeti sadece duyurmak isteyenlerin bile nasıl baskılandığını, faşizm azgınlığının nasıl sınır tanımaz hâle geldiğini anlatmaya gerek bile yok.
Gazze’de temeli atılacak ilk Yahudi yerleşim binası tek başına bu vahşetin sebebinin başka hiçbir şey değil sadece hırsızlık, ahlaksızlık, onursuzluk olduğunu göstermeye yetecektir. Filistin topraklarında İkinci Dünya Savaşı’ndan beri süren sistematik gasp eylemlerini meşrulaştıran hiçbir ülkenin ve halkın geleceği güvende olmayacaktır. Bugün Filistinliler için reva gördükleri cinayet ve hırsızlık eylemleri yarın kendilerine uygulandığında bu ülkelerin ve halkların kimseden yardım isteyecek yüzleri bile kalmayacaktır. Acı ama gerçek olan bu tespitin amacı kimseyi tehdit etmek değil, sadece gelecekte neler yaşanacağını hatırlatmaktır.
Türkiye ve Türk milleti olarak siyasetimizle, ekonomimizle, savunma sanayimizle, ordumuzla, sosyal yapımızla ve kurumlarımızla güçlü olmazsak bizim başımıza gelecek olan da budur. Günübirlik sıkıntıların heyecanına kapılıp ülkemizin verdiği bu büyük mücadeleyi görmezden gelmek demek ülkeyi işte böyle bir girdabın içine atmak demektir.
Geçtiğimiz 21 yılda her alanda çok mesafe katettik ama henüz gerçekten kendimizi rahat ve güvende hissedeceğimiz yerde değiliz. Başlattığımız projelerin sonuçlanması ve onları takip edecek programların hayata geçmesi için biraz daha vakte ihtiyacımız var, inşallah o günlere de hep birlikte göreceğiz.
